Tarım sektörü, tüm dünyada göçebelikten yerleşik yaşama geçişi sağlayan, böylece biriktirme olgusunu gündeme getiren, bilginin–sermayenin-kültürün birikmesiyle bir anlamda içinde yaşadığımız yerküre için uygarlığın zeminini yaratmış bir üretim ve yaşam biçimidir. Başlangıç dönemlerinde bir arazide ardışık olarak belirli bir süre ürün yetiştirildikten sonra verimliliği azalan arazi terk edilip başka alanlar ekilerek tarımın sürekliliği sağlanıyordu. Ancak sonraki dönemlerde zorunlu olarak kullanıp terk etme alışkanlığından vazgeçilmiş tüm arazilerin üretimde kullanılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Zaman içerisinde insanlar, aynı arazi parçası üzerinde sürekli aynı ürün yetiştirildiğinde verimin çok azaldığını, farklı ürünlerin yetiştirildiği durumlarda ise verim azalmasının çok az veya hiç olmadığını deneyimleri ile görerek ekim nöbeti uygulamasını geliştirmişlerdir. Ülkemizde ekim nöbeti ile ilgili uygulama ve araştırmalar yoğun olarak 1930'lu yıllarda başlamıştır. Ancak ülkemizde toprak dağılımının dengesiz, işletmelerin küçük ve parçalı yapıda olması, makine, ekipman yetersizliği, depolama, işleme ve pazarlama sorunları gibi nedenlerle uzun süreli ekim nöbeti uygulamaları yeterince yaygınlaştırılamamıştır. Oysa en çok gereksinim duyduğumuz üretim planlaması ancak ekim nöbeti uygulamaları üzerinden gerçekleştirilebilir. Organik tarım, sürdürülebilir tarım ve iyi tarım uygulamalarının gelecek yıllarda daha çok yaygınlaşması beklenmektedir. İyi planlanmış bir ekim nöbeti uygulanmadan bu tarım sistemlerinin sürdürülebilir olması olanaksızdır. Ayrıca tüm tarımsal üretim sistemlerinde verimlilik, sürdürülebilirlik ve rekabetçilik açısından uygun ekim nöbeti planlarına gereksinim vardır.